Siber Güvenlik

2024 Yılı ve Yakın Geleceğin Dünyası

Yılın son dönemine yaklaşırken Bill Gates yapay zekâ ile alakalı bir yazı yayımladı.

İlker Güneş |

27.05.2024

Yazının en ilgi çeken cümlesi şu:

 

“2024 yılı boyunca yapılacak çalışmalar, gelecek 10 yılın sonunda yapay zekâ aracılığıyla büyük bir teknoloji patlamasına zemin hazırlıyor.”

 

Buna göre birçok firma da “Acaba biz bu işin neresindeyiz?” ya da “Neresinde olmalıyız?” diye düşünmeye başladı. Günümüze ve yakın geleceğe bir göz atarsak 2024 yılında da sürekli masada olacak üç temel konu var:

 

1 - Belirsizlik Baş Tacımız

 

Pandemi sonrası normalleşme çabaları, hacim dünyasından kârlılık dünyasına dönmeye çalışan firmalar, finansal krizler, savaşlar, siyasi ve ekonomik değişimler, enerji ve su krizleri önümüzdeki dönem dünyasını bekleyen belirsizlik tetikleyicilerinin en başındaki faktörler.

 

2024 yılı birçok anlamda belirsizlik yılı olmaya devam edecek. Zaten bu konu 2024 yılına özel bir şey de değil. Daha önce birkaç on yıla yayılan değişim dalgasının sıkıştırılmış bir versiyonunu bu kadar kısa süre içerisinde görünce bir şeyleri doğru tahmin edememek ve belirsizliğe açık olmak dışında elimizden gelen bir şey de yok. Belki de günümüz dünyasının bilinen tek ve kesin gerçekliği ile yeni dünya düzeni, “belirsizlik”.

 

2 - İnsanın Anlam Arayışı

 

Bu belirsizlikler devam ederken bir taraftan da insanların anlam arayışının arttığı bir yüzyıl içerisinde olduğumuzu söylemek gerekir. Özellikle sağlık endüstrisinde atılan adımların başarısı ortalama insan ömrünü 50’li yaşlardan 80’li yaşlara çekmiş durumda. Bu durumda insanın kalan ömrünü “Ben neden buradayım?” sorusunu kendisine daha çok sorarak geçirdiği bir dönemdeyiz. İnsanın tatmininin daha zor olduğu, daha derine inme ihtiyacının ise yüksek olduğu bir dönem.

 

3 - Teknoloji, Yapay Zekâ ve Kuantum İle Başka Bir Yere Eviriliyor

 

“Teknoloji gelişiyor” cümlesini kurarken hep ondan üçüncü tekil şahıs gibi bahsediyorduk ama teknolojinin gelişimi insan hayatının tam ortasına yerleşmiş durumda. Bu gelişim o kadar hızlı oluyor ki şu an herkes bir şey kaçırdığını düşünüyor. İnsanlar, şirketler sürekli endişe ve paranoya halindeler. Acaba neyi kaçırdım?

 

ChatGPT çok yakın zamanda yeni versiyonu olan GPT-4o modelini devreye aldı. Sürpriz bir lansmanla yakın zamanda hamle yapması beklenen rakiplerine bir çalım daha attılar. Bu yeni versiyonda sadece metin tabanlı değil artık sesle de karşılıklı sohbet edebileceğiniz bir versiyona dönüştü.

 

Yakın zamanda tüm kullanıcılara ücretsiz olarak sunulacak bu versiyon ile (mutlaka deneyin) simultane çeviri, sesli asistan özelliklerinin yanı sıra en çok ilgimi çeken kısmı yapay zekânın duygusal gelişimi. Yapay zekâ sizinle konuşuyor, sizi anlıyor, sözünü kestiğinizde susup dinliyor, gülüyor, kıkırdıyor, duygusal tepkiler veriyor. Hatta biraz abartıp iki yapay zekâyı yan yana birbiriyle konuşurken ve birbirlerine o an yazdıkları ve besteledikleri şarkıyı söylerken görüyoruz. Bu versiyonuyla sanal dünyanın yalnızlığına da büyük bir destek olacak gibi duruyor. Artık “Her” filmi ya da “Iron Man”in J.A.R.V.I.S’ine bir adım daha yaklaşmış durumdayız.

 

Bu vb. gelişmeler ile yapay zekânın bizzat kendi yaptığı 2024 tahminlerine göre önümüzdeki 10 yıl yapay zekâ için müthiş bir sıçrama yılı olacak.

 

İşte onlardan bazıları:

 

  • “Bring Your Own Artificial Intelligence” ile iş dünyasında çalışanlar kendi yapay zekâları ile işe gelecekler ve işlerinin %60’ını yapay zekâ araçları ile yapacaklar.
  • Kişiselleştirme yine baş tacımız. Anlam arayan insanı ona uygun servis/ürün ile buluşturma konusu, yeni nesil uygulamalar ve iletişim araçları ile birleşerek şirketleri %40 daha fazla gelir elde edecekleri bir noktaya taşıyacak. Uygulamaların giyilebilir teknolojiler ile entegrasyonu en kritik gelişmelerden birisi.
  • Kodlama alanında yapay zekânın etkisi ortaya yeni bir iş çıkarmak için önemli hale geliyor. Bugünün dünyasında mevcut roadmap’lerini hayata geçirme peşinde olan ve belki de inovasyona %10–20 zaman ayıran bir yazılımcı, yapay zekâ ile kendine yeni fırsatlar yaratacak boşluklar çıkartabilecek.
  • Kuantum teknolojisi ve yapay zekânın birleşmesi karşılıklı bir kazan-kazan dünyası yaratacak. Kuantum bilgisayarlar, karmaşık yapay zekâ modellerini eğitmek ve çalıştırmak için hesaplama gücü sağlayabilirken yapay zekâ algoritmaları kuantum kaynaklarını verimli bir şekilde optimize edebilir ve kullanabilir hale gelecek. Bu da aslında özellikle finansal modellemeler ve risk değerlendirmeleri, yeni ilaç keşifleri, yeni bir deyim olan AGI (Yapay Genel Zekâ) gelişimi için bir fırsat sunacak.
  • Önümüzdeki beş yıl içerisinde müşteri hizmetlerinin %78’inin yapay zekâ araçları ile yönetilmesi planlanıyor. Fakat yakın zamanda yapay zekânın tüm müşteri deneyimini yönetmesi mümkün gözükmüyor. Çünkü insanın insana dokunması hâlâ önemli.

 

Tabi bunları yaparken yapay zekâ regülasyonlarının, etik kurallarının ve yapay zekâ güven kuruluşlarının da eş zamanlı gelişerek bu teknolojiyi insan için daha güvenli hale getirmeye çalışacağını öngörüyoruz.

 

Peki biz ne yapacağız?

 

Bu hızlı dönüşüm dünyasında yapılabilecek birçok alternatif var tabii ki ama temelde sırtımızı dayamamız gereken dört önemli başlık var:

 

1 - Dinamik Strateji Yönetimi

 

Bunu alıp başköşenize koyun. Teknoloji konusundaki yetişilemez hamleler, insanların ve şirketlerin endişe durumu karşısında markaların kendilerine yer bulabilmesi için yapması gereken en önemli değişim dinamik strateji modellerini hayata geçirmek gibi duruyor. Beş yıllık hatta senelik yapılan şirket stratejilerinin aynı şekilde yoluna devam edip başarılı olabilmesi için çok ciddi sürprizler gerekli.

 

2 - Esnek Karar Yönetimi & Kültür Değişimi & İnsanı Anlayan Liderlik

 

Dinamik strateji yönetiminin en büyük yol arkadaşı da esnek kararlar verebilen yönetimler. Değişime direnç gösteren, geçmişteki hayalet senaryolarına inanmaya ısrarla devam eden şirketler ya da insanlar için bu dönemi yönetmek oldukça zor olabilir.

 

Kültür değişimi bir şirketin tüm altyapısını değiştirmekten daha zor olabilir. En tepedeki liderden tüm üst yönetim kadrosuna kadar inanılan bu stratejik iş modellerinin şirketin tüm kılcallarına inebilmesi asıl büyük yeteneğini oluşturuyor. Dikte edilen bir yönetim anlayışı ile yeni bir şeyler üretmek çok kolay olmayacağından ekiplerin inanarak yaptıkları ve kendilerinin de bir parçası olarak katkı sundukları çalışma ortamlarının pozitif katkısı oldukça büyük. Yola ikna ettiklerimizle değil inananlarla çıkmak zorundayız. İnsanların inanmaları için onları anlamak gerekiyor. Empati ile ilişki kuran ama şefkatle liderlik yapanların kazanacağı bir dönem olacak.

 

Unilever’in eski CEO’su Paul Polman bunu şöyle ifade ediyor:

 

“Empati ile liderlik yapsaydım, asla tek bir karar alamazdım. Neden? Çünkü empati ile başkalarının duygularını kopyalıyorum, bu da daha iyi olanı düşünmeyi imkânsız kılıyor.”

 

3 - Merkezin Modernleşmesi

 

Şirketlerin yıllar önce kurulan altyapılarının, teknik yetkinliklerinin sonraki 20 yıla göre güncellenerek dizayn edilmesi gerekecek. Güvenlik altyapılarının daha sık ve sıkı kontrollerinin yapılacağı, yeni teknoloji implemantasyonlarının daha kolay yapılabileceği kullanıcı dostu altyapıların hayata geçirilmesi şirketlerin sonraki 20 yılını da kurtaracak hamlelerin başında geliyor.

 

4 - Hızlı Rasyonelleştirebilen & Meraklı Ekipler

 

Konuştuğunuz tüm dinamik stratejileri, teknoloji entegrasyonlarını, yıkıcı inovasyonları hayata geçirecek ekibin, tüm belirsizlikleri cebine koyarak yoluna çıkan her şeyi bir şekilde rasyonelleştirip dinamik kararlar alabilmesi ve bunu yaparken de arkasında şirket kültürünün, patronlarının, liderlerinin olduğunu her zaman hissetmesi oldukça önemli.

 

Fakat bu kadar karmaşık dönemde ayakta kalabilmek de hiç kolay değil. “Yılmazlık” herhalde yeni çağımızın en önemli yetkinliklerinden biri olacak. Yedi kere yere düşeceğimiz ama sekiz kere kalkmak zorunda olduğumuz bir döneme giriyoruz. Fikirlerinin karşılığını alamayan, önceliklendirmelerde kendilerine yer bulamayan projeler için optimist bir ısrar mekanizmasına sahip olan, kovalayan, değişen, değiştiren ama vazgeçmeyen ekipler şirketlerinin de ellerinden tutarak geleceğe doğru koşacaklar.

 

Vazgeçmemenin şifresi de şuradan geçiyor: Merak!

 

Merak edeceğiz, teknolojiyi, yeni yapay zekâ aracını, on beş yıl sonrasının dünyasını, önümüzdeki değişimleri, yakın zamanda olabilecekleri ve aklımızdakini hayata geçirirsek neler olabileceğini merak edeceğiz.

 

2024 kolay bir yıl olmayacak ama biz yine belirsizlikleri cebimize koyup “yapamazsın” çağrılarına inat yolumuza devam edeceğiz.

 

Ne demiş Mevlânâ?

“Sen yola çık, yol sana görünür. “

Tüm yolda olanlara…