Mobil Dünya
Boğaziçi'nde Bir Girişimci Etkinliği
12-13 Aralık 2014 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi'nde Junior World Entrepreneurship Forum etkinliğine katıldım. Üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen fırsat bulup da gözlemlerimi yazamamıştım, şimdi yazıyorum. Yağmurlu bir İstanbul sabahında Boğaz...
12-13 Aralık 2014 tarihleri arasında Boğaziçi Üniversitesi'nde Junior World Entrepreneurship Forum etkinliğine katıldım. Üzerinden çok zaman geçmiş olmasına rağmen fırsat bulup da gözlemlerimi yazamamıştım, şimdi yazıyorum.
Yağmurlu bir İstanbul sabahında Boğaziçi Üniversitesi'ne doğru yola koyuldum. Ulaşmak için çok uğraşmış olsam da üniversitenin kapısından girer girmez beni karşılayan Boğaz manzarasıyla her şeyi unutup kendimi konuşmaları dinlemeye hazır hale getirebildim. Boğaziçi Üniversitesi'nin büyüleyen bir konferans salonu var, ismi Albert Long Hall. İnsana her şeyi unutturan Boğaz manzarasıyla beraber bu salon, insanı tekrar üniversite bitirmeye teşvik ediyor :).
World Entreneurship Forum, dünya üzerindeki girişimcileri ve girişimci olmak isteyenleri biraraya getirip, beraber geleceği oluşturmayı hedefleyen bir oluşum. JWEF ise bu oluşumun gençler ve girişimci olma yoluna yeni adım atanlar için dallanmış hali. Her sene çeşitli ülkelerde düzenledikleri etkinliklerle genç girişimcilere yol gösterici olmayı ve bu kapsamda bir ekosistem oluşturmayı hedefliyorlar.
Bu etkinliklerin İstanbul ayağındaysa bu sene başarılı girişimciler ve melek yatırıcımlar vardı. Tuğrul Atamer'den Ali Sabancı'ya, Nevzat Aydın'dan Emre Kurttepeli'ye tüm konuşmacılar alanlarında büyük başarılara imza atmış, bu yolda yürümeyi hedef koyan gençler için ilham verici insanlardı. Ben de kendime en faydalı olabileceğini düşündüğüm oturumlara zevkle girdim.
Ali Sabancı ve Leigh Turner
Keynote'da bizi Ali Sabancı bekliyordu. Sabancı, 2005 yılından beri Pegasus Havayolları'nın CEO'su. Kendisinin epey ilginç bir hikâyesi var. Kendine tanınan tüm altın kaşıkları kenara bırakıp risk almayı seçen ve bugün ülkenin en büyük ikinci havayolunu yöneten bir girişimci. İşte bu yüzden konuşmasını çok merak ediyordum ve kısa notlar alarak dinledim. Konuşmasına esprili bir dille başladı. Seyirciyle interaktif olarak geçen sunumun akılda kalan çok önemli noktaları vardı. Girişimciliğin öğretilemeyeceğini söyledi Sabancı. Bu konuda verilen derslerin aslında çok boş olduğunu, girişimcilik insanın ruhundan gelen bir şey olduğunu söyledi. Asıl önemli noktanın girişimcilere gerekli ekosistemin yaratılması olduğunu, eğer bu ekosistem oluşmamışsa herhangi bir girişimi fark etmemizin çok zor olduğunu söyledi.
Girişimcilikte en önemli noktalardan biri de yönetim. Bu konuda Ali Sabancı kendi girişiminden de örnekler vererek yoluna devam etti. Yönetimde en önemli şeyin şefkat olduğundan bahsetti. Eğer çalışanlar evdeki huzuru işte bulamıyorlarsa başarılı olmanın çok zor olduğunu söyledi. Bu görüşe katılmayan var mıdır sizce? Hangimiz huzurlu olmayan bir ortamda verimli çalışabiliriz ki? Bu ortamı sağlayabilmek içinse patron olarak bilgiyi paylaşmak gerektiğini ve çalışanların da kendilerini sorumlu hissetmeleri için onlardan da fikir almanın çok önemli olduğunu belirtti. Pegasus'un bu konuda çok önemli değişimlerden geçtiğini ve tamamiyle bu şekilde yönetildiğini söyledi. Düşünsenize, çalıştığınız şirket bir karar almadan önce patronlar size de fikir soruyor. Mükemmel :).
Ali Sabancı'nın girişimciliği sevdiren sunumunun ardından İngiltere Başkonsolosu ve İngiltere'nin Türkiye'deki ticaret ve yatırım yöneticisi Leigh Turner sözü aldı. Belki de etkinliğin girişime en uzak görünen konuşmacısıydı. Kendisi de bunun altını çizdi ama sonra yaptığı konuşmayla anladık ki aslında kendisi girişimcilik tutkusu olan ve insanları yatırımlarla buluşturmak için çalışan birisi. Yazdığı bloglarda da Türkiye ve İngiltere arasındaki yatırım ilişkilerini ve girişimcilerin yatırımcılara nasıl yanaşmaları gerektiğini anlatıyor. Açıkçası dünya üzerinde neredeyse görülmedik yer bırakmayan ve gittiği her ülkenin ekonomisini inceleyen bu adamın sunumunu dinledikten sonra kendisinin neden bu etkinlikte olduğunu daha iyi anladım. Turner'ı sosyal medya hesaplarından da takip edip, İngiltere'deki girişim olanaklarına göz atabilirsiniz.
Boğaziçi Üniversitesi'ndeyken buradaki girişimcilik olanaklarından bahsetmek olmazdı. Her ne kadar Ali Sabancı konuşmasına "girişimcilik öğretilemez" diye başlamış olsa da Boğaziçi Üniversitesi İşletme Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Stefan Koch'un bu konuda söyleyecekleri vardı. Üniversitelerinde, ilgilenenler için pek çok girişimcilik dersi bulunuyor. Eğer burada öğrenciyseniz ve bu derslerden herhangi birini alma şansınız varsa, girişimciliğin dersi olup olmadığını kendi gözlerinizle de görmenizi tavsiye ederim.
Bireysel konuşmalardan sonra EBAN Başkan Yardımcısı Baybars Altuntaş'ın yöneticiliğinde Management Centre'ın Kurucusu Alper Utku, İş Holding Başkanı İlkem Şahin, Page Grup İnsan Kaynakları Yöneticisi Hugo Campo ve Oasis500 CEO'su Yousef M. Hamidaddin'in katılımıyla gerçekleşen panelin konusu doğru takımı kurmanın doğru yatırımcıyla buluşmadaki önemiydi. Amerika'da eğitim görmüş ve girişimlerde bulunmuş İlkem Şahin'in de özetlediği üzere, takım bir girişimde en önemli nokta.
Bu panelde gördüğüm kadarıyla bir girişimde tek başınıza başarılı olma olasılığınız çok az. Her işe koşmak yerine bazı işleri onu en iyi yapana bırakmak ve verimli bir yapıyla yatırımcı karşısına çıkmak bir adım önde başlamanıza sebep oluyor. Takımdan sonraki diğer önemli noktaları da Alper Utku özetledi: Networking ve zamanlama. Ne kadar çok insanla tanışıp fikir alırsanız, o kadar çok kapı size açılacaktır. Keyifli ve öğretici geçen panelin özetine baktığımda gördüğüm, doğru yerde, doğru zamanda, doğru insanlara bulunmak bir girişimin başarılı olma şansını çok artırıyor.
Melek yatırımcıların günü
İkinci gün kısıtlı vaktim vardı, tüm oturumlara katılamadım ama merakla beklediğim "Melek Yatırımcı'lardan ne bekliyoruz? Onlar bizden ne bekliyor?" panelini kaçırmamıştım. Gün, Emre Kurttepeli'nin ufuk açıcı konuşmasıyla başladı. Kendi adıma en çok faydalandığım konuşma sanırım bu oldu. Bir endüstri mühendisi olan Kurttepeli, Galata Business Angels Başkanı ve mynet'in kurucusu. Girişimci ve yatırımcı olmadan önce pek çok işte çalıştığı için girişimcilik harici bütün alternatifleri tanıyor. Bu da onu her anlamda bilgili bir yatırımcı ve girişimci yapıyor.
Emre Kurttepeli girişimciliği çok ilginç bulduğum şu örnekle tanımladı: "Bulunduğumuz odada bir yangın var, saçlarımız yanıyor ama odada kalmamız gerekiyor". İşte bu kadar stresli bir iş olduğunu söylüyor girişimciliğin. Buna rağmen her geçen gün girişim ve girişimci sayısı artıyorsa bunun bir tutku olduğunu söyleyebiliriz sanırım :).
"Ülkede en çok karıştırılan kavramlardan ikisi girişimcilik ve girişkenlik" diyor Kurttepeli. Değerlenecek bir yerde arazi almanın girişimcilik değil girişkenlik olduğunu, girişimci olabilmek için sistemli bir inovasyon ile taşları gerçekten yerinden oynatmak gerektiğini söylüyor. Bir girişimde ise, daha önce de bahsettiği üzere korku ve stresin çok görülen şeyler olduğunu, bu iki sorunun çözümlerinin iyi bir lider ve içgüdüde saklı olduğunu belirtiyor. İyi bir liderin ayrımcı değil birleştirici, korkuyu yenen, onları adresleyip paylaştıran bir insan olması gerektiğini söylüyor. Tüm bu nitelikleri sağladıktan sonra bile işi bitmiyor girişimcinin. Başarılı olmanın yolu iyi bir araştırmadan geçiyor. "Eğer hiç araştırma yapmadan, elde herhangi bir veri olmadan bir işe girişiyorsanız onun faydalı olup olmadığını asla bilemezsiniz" diyor Kurttepeli.
Emre Kurttepeli'nin ardından daha önce bahsettiğim, Yemeksepeti.com kurucusu ve melek yatırımcı Nevzat Aydın ile yine melek yatırımcılar Ömer Faruk Akarca ve Uğur Şeker'in katılımıyla gerçekleşen panel vardı. Paneldeki tüm isimlerin ortak noktası Galata Bussiness Angels'da yatırımcı olmalarıydı. GBA, 2011 yılında kurulan İstanbul'un ilk melek yatırım platformu. Konumuz gereği melek yatırımcılığın ne olduğundan başlıyoruz. Melek yatırımcı, henüz yolun başında olan ama bir ürünü ortaya çıkarmaya başlamış olan girişimlere kendi paralarıyla yatırım yapan kişidir. Edison'un bile zamanında melek yatırım aldığını söyleyerek konuya giriyor Ömer Faruk Akarca. Aslında tarihe baktığımızda melek yatırım kavramının isim olarak Broadway'de çıktığını söylüyor. Zamanında parasızlıktan neredeyse sahnelenemeyecek hale gelen oyunlara destek isteyen oyuncuların adını koyduğu yatırım tipi, bugün pek çok yeni girişimcinin kurtarıcısı rolünde.
Panelin genelinde vurgulanan en önemli şey, etkinliğin tamamında çıkan anafikirle aynıydı aslında: takım olmak ve çok araştırma yapmak. Son noktayı Nevzat Aydın, "Dünya'da kimsenin aklına gelmemiş fikir iyi bir fikir değildir" ve Uğur Şeker, "Girişimcilik rahatsız insanın yapacağı iştir, rahat insan yapamaz" diyerek koyuyor. Sanırım etkinliğin özetini de çıkarmış oluyor bu iki cümle :)
Yetişmem gereken başka bir etkinlik olduğu için JWEF İstanbul benim için burada sona ermişti. Çok faydalı geçen bir buçuk gün geçirdim. Girişime ilgi duyan ve kenarından köşesinden tutmak isteyen herkese hem bu tarz etkinlikleri takip etmelerini hem de JWEF gibi oluşumların oluşturduğu ekosistemlere dâhil olmalarını öneriyorum. Hem girişimin olmazsa olmazı "Network"ü edinmek hem diğer insanların tecrübelerinden faydalanmak, bir girişimcinin en temel ihtiyacı, değil mi?
Bir sonraki etkinlikte görüşmek üzere!
Cansu hanım izlenimlerinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. Etkiliğe katılmamıştım ama sizden özetini dinlemiş gibi oldum çok sağolun.