Geleceği Yazanlar
Yazılım Geliştiricilerin İnovasyon Gücü
Kimi zaman yanlış şekillerde tanımlandı ya da kullanıldı. Bir süre "Acaba Türkçesi ne olmalı?" dedik; yenilik mi, yenileşim mi yoksa yenilikçilik mi acaba dedik, icat ile inovasyonun farkını tartıştık. Tüm bu keşif sürecinin sonunda inovasyonun sosyal ve ekonomik anlamda ne kadar da &o...
Kimi zaman yanlış şekillerde tanımlandı ya da kullanıldı. Bir süre "Acaba Türkçesi ne olmalı?" dedik; yenilik mi, yenileşim mi yoksa yenilikçilik mi acaba dedik, icat ile inovasyonun farkını tartıştık. Tüm bu keşif sürecinin sonunda inovasyonun sosyal ve ekonomik anlamda ne kadar da önemli sonuçlar yarattığını gözlemlemeye başladık. Artık küresel olarak inovasyona daha fazla zihin yoruyoruz, kurumsal ve bireysel yaşama, iş ve özel yaşamımıza bunu nasıl uyarlayacağımızı planlıyor, projelendiriyoruz. Profesyonel kariyerimin bana sağladığı olanak sayesinde bu kavramı ilk öğrenen ve yaygınlaştırmaya çalışanlardan biri olarak farkındalık ve bilinç anlamında bugün geldiğimiz noktadan gayet memnunum.
Ekonomik krizlerin ya da kriz beklentilerinin sıcak gündem maddesi olduğu bugünlerde herkes yenilikçi olmaya, verimliliğe vurgu yapıyor. Kişisel ve kurumsal yaşamlarda yenilikçi bakış açılarıyla geliştirilen uygulama ve projelerden sosyoekonomik beklentiler giderek artmaya başladı. Bugün G20 olarak adlandırdığımız en büyük ekonomiler de gelişen ekonomiler de yenilikçiliği gündemlerinin ön sıralarına almış durumdalar. “İnovasyona dayalı ekonomi” kavramı, OECD, Dünya Bankası, Dünya Ekonomik Forumu gibi birçok platformda temel jargon haline gelmiş durumda. Bunu destekleyen en önemli bileşenlerden birisi, belki de en önemlisi ise teknoloji. Teknolojiyi etkin kullananlar, teknolojiyi üretenler daha da fazla ön plana çıkmaya, güçlenmeye başlayacak önümüzdeki dönemlerde. Teknolojiyi hayatın merkezine koyan, sosyal ve iş yaşamının odağına teknolojiyi yerleştiren toplumlar, ekonomiler hızla ilerlemekte. Yüksek teknoloji üreten ve ihraç eden ülkeler ekonomik krizlerin etkisine daha az maruz kalmakta.
İnovasyon için giderek artan şekilde farklı kaynakların gücü ve işbirliği gerekiyor. Artık irili ufaklı birçok kuruluş, kamu/özel farketmiyor, kendisine bir inovasyon ağı oluşturuyor. Çalışanlar, iş ortakları, üniversiteler, teknokentler, Ar-Ge kuruluşları, girişimciler, yatırımcılar ve tedarikçiler gibi birçok paydaş bu ağlarda yer alıyor. Hızlı Tüketim, İlaç, Enerji, Otomotiv ve Bilişim sektörlerinde bugün önemli başarılara imza atan markaların arkasında aslında böyle bir ekosistem yer alıyor. Acaba bu ekosistemin kritik unsurlarından biri olan yazılım geliştiriciler bu değer zincirinde sahip oldukları gücün, katma değerin yeterince farkındalar mı, çok emin değilim.
Herkesin dilinde yer etmiş olan bu inovasyon denen kavramın onların kabiliyetleriyle şekillendiğini ya da küresel değer artışına ne oranda katkı sağladıklarını biliyorlar mı? IDC verilerine göre küresel yazılım pazarı büyüklüğünün 2012’de 350 milyar dolara ulaştığını gözönüne aldığımızda, buna biraz daha ciddi eğilmemiz gerektiğini düşünüyor insan. Hayatımızda giderek daha fazla yer almaya başlayan bilişim teknolojileri, web ve mobil uygulamalar, sosyal medya, büyük veri analitiği, bulut bilişim, makineden makineye çözümler, akıllı şehir uygulamaları gibi alanlarda katma değeri yüksek uygulamalar geliştirenler işte bu büyük ekonomik büyüklüğün mimarları. Bireysel ve birçok sektöre yönelik yenilikçi çözümlerle fark yaratıyorlar, hayatı kolaylaştıran, verimlilik sağlayan başarılı işlere imza atıyorlar.
Dünya'dan Çeşitli Örnekler
Benim de mensubu olduğum bilişim sektöründeki hızlı değişim, dinamizm bizi daha fazla rekabetçi olmaya zorluyor. Bu rekabet gücünün sağlanması için bilişim sektörünün bir bütün olarak kendini sürekli yenilemesi, geliştirmesi gerekiyor. Bu kendini geliştirme de temelde yine dış inovasyon kaynaklarının etkin kullanılmasıyla mümkün oluyor. Buradaki kaynaklar arasında yazılım geliştirici toplulukların önemi artıyor. Teknoloji şirketleri mevcut iş ortaklığı ekosistemini bireysel yazılım geliştiriciler ve yazılım evlerinin desteğiyle güçlendirme yoluna gidiyor. Son dönemlerde dev teknoloji şirketlerinin sadece kendi içlerindeki güçlü yazılım kadrolarını destekleyici nitelikte dışarıdaki yetkin geliştirici topluluklarla etkileşime girdiğini gözlemliyoruz. Kaynaklarını, varlıklarını bu toplulukların yaratıcılığı ve teknik kabiliyetleriyle birleştirerek pazardaki ihtiyaçlara yanıt veren rekabetçi ürün ve servisler geliştirmeye odaklanmış durumdalar.
Bugün sadece yazılım dünyasının bilinen dev markaları değil, bir zamanlar sadece telekom operatörü olarak algılanan ancak yakınsama süreciyle birlikte teknoloji şirketleri kimliği öne çıkan kuruluşlar da geliştirici topluluklarla daha yoğun temas ve işbirliği halinde. Pazarın beklentileri değişiyor, pazardaki oyuncu profilleri değişiyor ve giderek daha rekabetçi bir ortam oluşuyor, rekabetin tanımını yapmak zorlaşıyor. İşte bu nedenle büyük teknoloji şirketleri de farklı iş modelleriyle bu topluluğun yaratıcılığından, hızından ve esnekliğinden yararlanmak arzusunda.
Kendi sektörümüzden örnek vermek gerekirse AT&T, Verizon, Telefonica, Deutsche Telecom (DT), Orange, DoComo, SingTel, South Korea Telecom (SK Telecom) gibi birçok global oyuncu yazılım geliştiricilere yönelik çeşitli program ve projeler geliştirmiş durumda. Telefonica’nın her yıl 200 bine yakın geliştiriciyle etkileşime geçtiği kampüs günleri düzenlediğini görüyoruz. AT&T ve DT gibi oyuncular teknolojik yeteneklerini dışarıya açmak ve geliştiricilerin desteğiyle yeni uygulamalar geliştirilmesini sağlamak üzere önemli miktarda yatırım yapıyor, geniş ekipler konumlandırıyor. AT&T Developer Program ve DT Developer Garden incelemeye değer. Firmaların neredeyse tamamının ya kendi kuluçka merkezleri var ya da bununla ilgili işbirliklerine gitmişler. Yine hepsinin ya Silikon Vadisi’nde ya da Londra, Berlin, Singapur gibi dünyanın farklı çekim merkezlerinde geliştiriciler ve girişimcilerle işbirlikleri geliştirmek üzere inovasyon merkezleri kurduğuna şahit oluyoruz. Özetle, herkes yeni fikir, yeni yetenek peşinde. Hangi alanlarda fikir ve teknoloji arayışındalar derseniz 2011 tarihli şu bağlantı gerekli fikri fazlasıyla verecektir. Samsung ve LG’den sonra Güney Kore’nin en büyük 3. şirketi olan SK Telecom’un inkübasyon merkeziyle ilgili haberi de paylaşmak isterim bu vesileyle, bu örnekler çok sayıda gelişmenin bir özeti.
ABD’de uzun yıllardır yeni istihdamın kaynağı 5 yaş altı genç şirketler, bu şirketlerin büyük çoğunluğu ise teknoloji şirketleri. Teknolojinin sunduğu fırsatlarla kısa sürede global ölçeğe ulaşabiliyorlar. Bu global ölçek beraberinde artan ciroları ve karlılığı getiriyor. Ülkelerin büyüme motoru haline gelen bu şirketler ve yarattıkları ekosistemleri kamu otoriteleri, hükümetler tarafından doğal olarak destekleniyor. Son günlerde Microsoft’un satın alma haberiyle gündeme gelen Nokia’nın Finlandiya ekonomisinde yıllardır oynadığı rol, yarattığı katma değer, sanırım buna en güzel örneklerden biri ya da Güney Kore’den Samsung örneği.
Dijitalleşmenin Ekonomiye Katkısı
Peki, biz bu teknoloji şirketlerini nasıl yaratacağız? İlk önemli adımlardan biri potansiyeli yüksek geliştiricileri keşfetmek ve bu yetenekli topluluklara sürekli yatırım yapmak, kendilerini geliştirmeleri ve topluma katkı sağlayabilmeleri için fırsatlar yaratmak. Bu topluluğun yetkinliğinin artması ve sosyoekonomik yaşamın kılcal damarlarına yayılmalarının sağlanması, orta ve uzun vadede kalkınmaya katkı sağlayacak nitelikte olacak. Geliştirdikleri uygulamalarla bireysel hayatımız renklenecek, kolaylaşacak ve belki de kurumsal yaşam daha verimli hale gelecek. Dijitalleşmeyle birlikte örneğin 2011’de küresel ekonomiye yaklaşık 200 milyar dolarlık bir değer ve 6 milyonluk istihdam yaratılmış. Gelişen ekonomilerde mobil teknolojilerin yayılımındaki %10’luk artışın ülke verimliliğine 4 puanlık etkisi var. Mobil veri trafiğindeki 2 kat artış kişi başına gelirin büyümesinde yarım puan artış getiriyor. Bu değerler küresel boyutta önemli bir büyüklüğe karşılık geliyor. Mobilitenin önemi ve ekonomilere etkisi hızla artıyor. Yıllık akıllı telefon ve tablet satışları PC satışlarını geçmiş durumda. 25 milyar doları aşan bir büyüklüğe sahip mobil uygulama pazarından bahsedebiliyoruz. 4G teknolojisiyle mobilde 900 Mbps hızların test edilebildiği bir dönemi yaşıyoruz. Bu yeni altyapı ve platformlarla birlikte erişilen bu yüksek hızların birkaç sene içinde standart hale geleceğini öngörebiliyoruz, rüya gibi.
Böyle bir makro çerçeveden bakınca Geleceği Yazanlar platformu beni çok heyecanlandırıyor, burada yer almak bir yandan işimin bir parçası bir yandan da amatör heyecanımın yansıması. Zamanla sizlerin paylaşımlarıyla gelişecek olan bu dünya aracılığıyla birçok bireysel ve kurumsal uygulama hayatımıza girecek. Üniversitelisinden bireysel yazılım geliştiricisine, yazılım evinde çalışan geliştiriciden büyük kurumlardaki IT profesyonellerine kadar farklı hedef kitlelere birçok fayda sunacağına inanıyorum. 160 binin üzerinde yazılımcı topluluğu ve her yıl yaklaşık 15 bin yeni mezunun olduğu sektörün bu gibi platformlarla desteklenmesi gerekiyor. Multidisipliner bir alan olan yazılım sektöründe bu istatistiklere yansımayan başka onbinler de mevcut. Bu büyük yetenek havuzu bizim ve ekosistemimiz için önemli bir inovasyon kaynağı haline gelecek. Birçok uygulama geliştirilmesine, birçok yeni teknogirişimin kurulmasına ya da mevcut girişimlerin büyümesine vesile olacak.
Turkcell İş Ortakları Geliştirici Eğitimi
Geliştiricilerin yaratıcılığı ve teknik yetkinlikleriyle hayat bulacak uygulamalar, bireysel ve kurumsal yaşamımıza ve sosyoekonomik gelişimimize önemli katkılar sağlayacak. Yazılım alanında mühendislik gücü olarak Avrupa'da ikinci sırada yer alan Türkiye’nin kalkınması ve rekabet gücünün artışı için bilişim teknolojilerinin yaygınlaşmasında almamız gereken önemli bir mesafe var, burada geliştiriciler için önemli sorumluluklar ve aynı zamanda fırsatlar olduğunu düşünüyorum.
Bir sonraki yazımın temasının teknogirişimcilik odağında olmasını planlıyorum.
Geleceği yazmaya başlayalım hızla diyorum!