Bu yazı dizisi herseyi anlatıyor...
Programlama dillerini lisan dilleri ile kıyaslayıp, bu alanda nasıl gelişildiği başta olmak üzere bir çok merak edilen sorunun cevabını bir örnek ile vermek istiyorum.
İlkokulu bitirmiş herkes 29 harfi öğrenmiş olur, okumasını ve yazmasını bilir. Fakat iş hikaye veya şiir yazmaya gelince bunu herkes yapamaz.
WordPress de sloganında “Code is poetry” Türkçesiyle “Kod şiirdir” diyerek benim de bu örnekte anlatmaya çalışacağım durumdan bahsediyor.
Hepimiz alfabeyi biliriz ama şairler gibi şiirler, yazarlar gibi hikayeler yazamayız. Onlar daha az kelimeyle daha çok şey anlatır, bir paragraf ile koskoca bir dünyayı kafamızda canlandırır.
Burada nasıl şair ya da yazar olunur gibi derin bir konuyu girmeyeceğim elbet, sadece benim izah etmek istediğim kıyaslama durumunun anlaşılmasına yetecek kadar basitleştireceğim. Güzel şiirler yazabilmemiz için iyi bir gözlemci olmalı ve bolca güzel şiirler okumalıyız. Her okuduğumuz şiirde yeni bir betimleme ya da bir incelik farkederiz, tüm bunların birikiminde artık kendi duygularımızı da rahat şekilde şiir ile ifade etmeyi başarırız. Daha fazla şiir ve hikaye okudukça bizim de okuma ve yazmamız güçlenir, hızlanır, ufkumuz açılır.
Programlama dillerinde de benzer olarak daha önceden yazılmış kodları incelemek en makul gelişim yollarından birisi. Başkalarının geliştirdiği devasa mimarilerin planlarına bakıp bir şeyler kapmak, bir çok ders ya da anlatımdan katlarca kez fazla şey öğretebilir.
Sonuç olarak, en sık sorulan “Ben öğrendim ama nerede nasıl kullanacağımı tam anlamadım“, “Şu fonksiyon nerede kullanılır?“, “Temel konuları öğrendim ama bir şey yapamıyorum” gibi sorunların cevabı da anlattığım bu örnekte yatıyor.
Bu sorular Türkçe’de A harfini nerelerde kullanırız? Nasıl kullanırız? Gibi sorulara eş değer oluyor. Cevap ise; biraz hikaye, roman ve şiir okumamız yeterli. Yani en son dediğim gibi yapılmış, geliştirilmiş kodları incelemeniz, ifadelerin nelerlerde nasıl kullanılacağı konusunda en iyi kaynağını sağlar.